Blogun tavsiye bölümünün ilk yazısını, taze Nobel ödüllü iki isim, Daron Acemoğlu ve Simon Johnson tarafından yazılan “İktidar ve Teknoloji – Bin Yıllık Mücadele” kitabına ayırmak istedim.
Hayat tesadüflerle dolu. İsmi “İktidar ve Teknoloji” olan bir kitabı almamdan sadece birkaç saat sonra İsrail’in, Hizbullah’a ait çağrı cihazlarını patlattığı haberi düştü. Kitabı bitiremeden ise kitabın iki yazarının, Daron Acemoğlu ve Simon Johnson’ın Nobel Ödülü’ne layık görüldüğünü öğrendik hep beraber. Bu anlamda, benim için ilginç tesadüflerle dolu bir kitap olduğunu söylemem gerek.
İktidar ve Teknoloji, aynı teknolojilerin iyi ve kötü kullanımının nelere yol açabileceğine dair iki çarpıcı örnekle başlıyor:
“19. Yüzyılın sonunda, Alman kimyager Fritz Haber, yapay gübre geliştirerek tarımdaki verimi artırdı. Ancak daha sonra Fritz Haber ve diğer bilim insanları, aynı fikirleri kullanarak kimyasal silahlar ürettiler ve Birinci Dünya Savaşı’nın harp meydanlarında yüz binlerce insanın ölmesine veya sakat kalmasına neden oldular.”
“Pamuk çırçır makinesi devrim niteliğinde bir icattı. Pamuk ziraatini önemli ölçüde artırdı. ABD’yi dünyanın en büyük pamuk ihracatçısı yaptı. Fakat aynı icat, pamuk ekiminin bütün Güney Amerika’ya yayılmasıyla köleliğin acımasızlığını daha da şiddetlendirdi.”
Dikkatinizi çekti mi? Kitap buna benzer, elbette hepsi ölüme yol açmayan onlarca örnekle dolu.
Kitabın ilk bölümü, yazarların kendi ifadeleriyle şu üç soruya yanıt arıyor:
- Yeni makinelerin ve üretim tekniklerinin maaşları yükseltip yükseltmemesi neye bağlıdır?
- Teknolojinin daha iyi bir gelecek inşa etme amacına hizmet etmesi için ne yapmak gerekir?
- Günümüzde tekno-girişimciler ve vizyonlerler arasında hâkim olan yaklaşım, özellikle de yapay zeka konusunda duyulan büyük ilgiyle birlikte düşünüldüğünde, teknolojiyi neden daha farklı ve endişe verici bir yöne sevk ediyor?
Yeni teknolojilerin sağladığı refahın genele yayılmasının kendiliğinden gerçekleşecek bir durum olmadığına dikkat çeken yazarlar, bunun aslında ekonomik, sosyal ve siyasi bir tercih olduğunu belirterek bu tercihin doğasını anlamaya çalıştıklarını kaydediyor. Teknoloji, gelir ve eşitsizlik arasındaki ilişkiyi yukarıda bahsettiğim tipte örneklerden de faydalanarak değerlendiriyor; yeni icatların ve teknolojik gelişmelerin toplum refahına hizmet etmesi için neler yapılabileceğini tartışıyor.
Süveyş ve Panama Kanalı’nın ardındaki isim
Kitapta dikkatimi çeken bölümlerden biri Süveyş Kanalı’nın inşa edildiği dönem yaşananlar ve kullanılan teknik ve teknolojiler oldu. Bugün, dünya ekonomisine yön veren hatlardan birini oluşturan bu kanalın varoluş serüveni ve etkileri, teknoloji kullanımının o dönemki yansımasını gösteren çarpıcı bir örnek. Elbette yalnızca teknoloji değil bahsedilen, Süveyş Kanalı için kurulan şirketin hisse değerlerindeki değişime dair detaylar da var kitapta. Kitabın başlığındaki ‘iktidar’ vurgusu ise dönemin Londra’sının bunu bir stratejik mesele olarak ele alması ve İngiltere Başbakanı Benjamin Disraeli’nin bu şirketten önemli ölçüde hisse alarak siyasi koruma sağlamasıyla aktarılıyor.
Süveyş Kanalı’nın inşa edilmesinin arkasındaki isim olan Fransız Diplomat Ferdinand de Lesseps’in, Panama Kanalı için de yıllarca ciddi bir çalışma yürütüp işçi sağlığı dahil çeşitli faktörleri yeterince dikkate almadığı için neden başarısız olduğuna dair bilgiler de yine aynı bölümün devamında yer alıyor.
Verdiği örneklerle adeta, “tarihten ders almayanların başına neler gelebilir?” kitabı haline de gelen İktidar ve Teknoloji’yi, özellikle yapay zeka ile bana göre gereğinden fazla dönüşecek dünyamızın geleceğine dair öngörü rehberi olarak yorumlamak da mümkün.
Acemoğlu ve Johnson, Süveyş Kanalı gibi örneklerden yola çıkarak hem yapay zeka dahil yeni gündemlere sahip bugünlere göz atıyor hem de yaşama dahil olan teknolojilerin olası etkilerini öngörmeye çalışıyor. Bunu da kitabı okurken hemen her sayfasında varlığını hissedebileceğiniz teknolojinin toplumsal etkisi üzerinden yorumluyorlar.
Son olarak kitabın arka kapağındaki yazıyla bitireyim;
“Tarih boyunca teknoloji ve ilerleme el ele yürüyen iki kavram olarak değerlendirildi. Teknoloji çoğu zaman gücü elinde bulunduranlar tarafından yönlendirildi, ancak her zaman toplumun yararı gözetilmedi. Bugün teknoloji küçük bir grubun kontrolündeyken, iktidar ile teknoloji ilişkisini yeniden düşünmek elzem.
Daron Acemoğlu ve Simon Johnson bu ilişkiyi tarihsel süreçte ele alıp teknolojiye gözetim değil, demokratikleşme aracı olarak yeniden yön verilmesi gerektiğini savunuyorlar. Ekonomi ve tarihten ustalıkla süzdükleri bilgiler ışığında yeni bir vizyon öne sürüyorlar.”
2023 yılında yayımlanan 520 sayfalık İktidar ve Teknoloji’nin orijinal ismi “Power and Progress”. Cem Duran tarafından çevrilen kitap Doğan Kitap tarafından yayımlanmış.